Severek öldürmek..


Gurbet türküsü - kürdi saz eseri (merhaba)
N. Nalbantoğlu, G. Baktagir, Y. Tokcan, İ. Kızıl



İlk insandan beri, cinayetler çok farklı yöntemlerle işlense de, en çok kullanilan yöntem, göreceli olmakla birlikte, 'maktül'e bir enerji yüklemesi yapmak prensibine dayanır. Pek birşey anlamadım diyenlere açıklıyorum, örneğin: en basitinden eline bir sopa aldın ve zarar vermek istediğin birine vurdun bunula. sonuç olarak sopanın kazandığı hız ile toplam mekanik enejisi yükseldi ve muhattabına değdiği anda, klasik bir çarpışmadan bahsedersek, sahip olduğu kinetik enerjinin önemli bir bölümünü o kişiye aktardık. bu enerji o zavalli adamı kızırtır, morartır veya bir kemiğinin direncinden fazlaysa onu kırabilir, hayatına mâl olabilir, birçok etki gözlenebilir.

sopa yerine keskinliği ve dayanıklılığı ön plana çıkarılmış başka bir araç kullanırsak mesela, kılıç. keskinliği artırmak için inceltilmiş yan yüzeyi, aslında düşürülen yüzey alanı ile basıncın artırılması prensibine dayanır. o yüzden parmağınızı göğsünüze bastırdığınızda derinizi delip girmez ama ince uclu bir iğne çok rahat vücudunuzda bir yere girebilir. herneyse, basıncı da anlattıktan sonra konumuza dönelim. sopa kılıçla bakış açımıza göre aynı mantıkla işleyen ateşli silahlar. burda nükleer veya kimyasal silahlar değil, bildiğimiz mermi+çekirdek mantığıyla çalışan konvansiyonle silahları düşünürsek, çok büyük olan iki dünya savaşında da yoğun olarak kullan top tüfek tabancalar.. elimizi yormadan enerji aktarımında kullandığımız tehlikeli ve aslen benim karşı olduğum araçlar. barutun etkisiyle büyük bir hıza ulaşan mermi cekirdeği, hedefiyle buluştuğu anda ona bütün enerjisini artırmaktadır. E=1/2*m*v^2 formülüne aşina olanlar 300m/s hıza sahip bir merminin hedefine saplandığında ne kadar enerji taşıdığını hesaplayadursunlar, bunun ciddi sonuçları olduğunu hepimiz tahmin edebiliriz.

şimdi, enerjisi artan cisim doğal dengesinden uzaklaşır. elmaya ateş edersen, muza ateş edersen patlar, dayanamaz o enerji artışına. önemsediğiniz birinden tokat yerseniz yüzünüz yanmaz sadece, içinizde de kırılır birşeyler.
eğer düşüncelerin de bir şekilde enerji boyutunda bir karşılığı olduğunu da kabul edersek, konumuzun başlığına dönmüş oluruz.




beynimizini gizemli sokaklarında gezindikçe onu aslinda hiç tanımadğımızı görüyoruz ve bildiğimizden daha çok ve farklı işlevleri olduğuna daha çok inanıyoruz. mesela en popüler olan fikirlerden biri, düşünce gücü, beyinden yayılan dalgalarla maddelere hükmetme, onları hareket ettirebilme. kalp en mühim organımız gibi görünsede aslında, beyninib ir hizmetkarıdır o da. acılarımız sevinçlerimiz o yumruk büyüklüğündeki kas yığınıda değil, beyinimizin minnacık köşelerinde gerçekleşen kimyasal değişimlerdir. eğer ki, yoğun ve yüksek enerji ihtiva eden düşüncelerini bir sevdiğinze yöneltirseniz, ona (tezimizin dayanak noktasınadaki varsayima göre) enerji transfer etmiş olursunuz. ve özellikle o kişi cinsiyet olarak dişilerdense, bu kararsızlığı daha da fazla olabilir. sadece sevgi dediğimiz ve tanımı belli olmayan bir duygu değil, nefret, kıskançlık, aşk denen muamma, ve kelimelere dökülemeyen 32bin histen bir çoğu karşınızdakine değidiği anda zihnine vurulmuş kesici bir samuray kılıcı etkisi yapar ya da, koparmak üzere tasarlanmış yatağan saldırmasına eşdeğer etkiye sahip olur.



bu kadar anlattık ne anlamalıyız?
siz şimdi her zamanki gibi istediğinizi anladınız.
zihninizde elbette çok farklı çağrışımları olabilir. gelmek istediğim nokta şudur; nasıl ki silahları sevdiklerimize doğrultmamamız gerekir, aynı şekilde duygularinizi da öldürmek istemediğiniz hiçbirşeye yöneltmeyiniz aziz kaarilerim, dostunuz düşmanınız ya da tanıyıp bildiğiniz birini eleştirirken, bir fikrinizi anlatırken, bir duygunuzdan bahsederken iyi güzel birşey olsa bile. Bana göre, böyledir, sana ise görecelidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder