Bir Güzelin Mecnunuyum Efendim

Baştan sona alıntıdır:

İnce belliydi.
Kıl kadar desem değil, varlığıyla yokluğa yakın olacak kadar desem hiç değil...
Gözleri âhûydu da kendisi avlanan değil avlayandı hep.
Onun için “Beni bir gözleri âhûya meftûn etti felek” dedirtti “şîrleri pençe-i kahrıyla tir tir titretene.”
Saçları siyahtı.
Gecenin zifirisi, uçurumun karanlığı, yarasanın gözleri kadar siyah.
Kıvır kıvır, lüle lüleydi ve perçemleri dökülürdü alnına üstelik.
Yılan gibi kıvrılırdı da.
Her bir teline bir âşığını bağlamış ve karanlık zindanlara atıvermişti.
“Zülfün görenlerin bahtı hep siyah olurdu" ve "varsın olsundu”.
Endâmı serviydi.
Servi gibi salınır, salındıkça akılları baştan alır, gönülleri bî-karar kılardı.
Bu hâliyle hem ölüm hem de dirimdi.
Ayva tüyleri vardı yüzünde.
Bu tüylerle bir yandan saklarken güzelliğini, diğer yandan güzelliğine güzellik katardı.
Perdeliydi çok zaman, perdeydi de.forum resmi
Gizemliydi.
Eteği yerlerde sürünürdü.
Büyüktü.
Pek kibirliydi.
Ve bunu gâyet iyi bilirdi.
Masaldı.
Rüyâydı.
Varla yok arasındaydı.
Kimi uğruna çöllere düştü.
Kuşlar başına yuva yaptı.
Kurtla kuzu yanında kardeşçesine yan yana yattı.
Hastalandı ve hekim neşteri vuracağı zaman koluna şöyle haykırdı: “Dur! Damarlarımda dolaşanı incitirsin!”
Kanı damarlara pompalayan da damarlara pompalanan da hep onun için atar, akardı.
Kimi hatrına dağları deldi.
İmkânsız denilen onun için adı bilinmeyen bir kelimeydi.
İmkânsız dediğin neydi?
Serhatları deldi.
Serhatlar önünde dize gelendi.
Bir “şirin” içindi her şey ve deldiğinin arkasındaki tarafından bir yudumda içilendi.
Kendi gitti iyi insanların bindiği atlardan birine binerek; ama adı asırlara bana mısın demedi.
Yenilmez zamanı yendi.
Kimisi de diyâr diyâr gezindi dağlarla söyleşerek.
Aşk gidilmesi gereken bir yoldu.
Aradı.
Sordu.
Bir haberde başka bir haberi buldu.
Bir muştudan bir muştuya yol aldı.
Bir menzilden bir diğerine erdi.
Yollarının kördüğümü bahtının da kördüğümüydü ve işin cabası “âşığın gözü de kördü.”
Âh etti.
Kaknûs gibi bir çırpıda.
Yandı.
Külleri savruldu.
O zamandan bu zamana aşkın yanmak olduğu meseli ondan kaldı.
Daha nice niceleri vardı.
Hep ince belli, hep âhû gözlü, hep zülfü dolaşık, hep endâmı servi, hep yüzünde ayva tüyleri olan ve hep etekleri yerlerde gezendi nedense?
Güzeldi.
O kadar güzeldi ki güzelliğinin ifadesi olamayan ifadelerin en güzelleri onun için söylendi.
Bir semboldü.forum resmi
Bir ideal.
Bir imge.
Ulaşılmazdı.
Çok çektirdi.
Az verdi.
Efendiydi.
Baksa hoştu bakmasa hoş, kızsa hoştu kızmasa hoş, gülse hoştu, hilâl kaşlarını çatarak kirpik oklarıyla vursa hoş.
Fermân sahibiydi.
Yaktı, yıktı, astı, kesti...
Arada bir –nâdiren de olsa- yaptı.
Nâdirin hükmü yoktu.
Dostun evi gönüller o gönüller yapan değil, yıkandı.
Hazine ki harabede çıkandı.
Sözlerin en güzeli kelâm kelâm dillerde, kalemlerde, gönüllerde onun için dillendi.
En hâlis kitaplar imbikten, haddeden geçerek onun için bezendi.
Onun için söylenenler hep abartılıydı, mübalağalı.
Gülüv bile yetmiyordu o abartıyı anlatmaya.
Ama aşk zaten bir tarifsiz abartı değil miydi?
Anlatılanların kimisi mecazdı, kimisi gerçek; ama ne olursa olsun hem kendisi hem kendisi için söylenenler çok güzeldi.
Gerçi kimisi acayip, kimisi garâib, kimisi de gulyabani gibi deyip onu yerden yere vurmaya çalışsa da o hep gönül tahtının sahibi olarak baş üstünde gidendi.
Hayâlle gerçek arasında bir gider bir gelirdi; ama çok güzeldi çok...

yüreğine sağlık si-murg, işte buradan alıverdim, yani şurası. Buradaki ilk yaziyi da okuyunuz efendim, divan edebiyatina olan bakışınız amuda kalkabilir. Selamlar hürmetler..

Bir de aynı isimde bir türkü buldum, Karacaoğlan söylemiş. hayret Badem niye söylememis bunu, pek güzelmiş :) ahan da sözleri... çok göreceli bir kavram amma pek de hoş hani :D

Bir güzelin mecnunuyum efendim
Hasretinden dertli sinem dağlıdır
Ne gündüzüm gündüz ne gecem gece
Benim gönlüm şu güzele bağlıdır

Yanaklar dopdolu imiş gül ilen
Aklım aldı serbest serbest salınan
Elin yari yeşil geymiş al ilen
Benim yarim sade geymiş bellidir

Bir yar sevdim bu alemde birinci
Koynuna saklamış ayva turuncu
Yar eline almış aşkın kılıncı
Çarha vurmuş benim için zağlıdır

Karac'oğlan yar köyünden gelirim
Eğlenirim dost yanında kalırım
Ben yarimi kokusundan bilirim
Zülüfleri misk-ü anber yağlıdır

Sevgili si-murg'un tavsiyesiyle Orhan Babamızdan dinleyelim Gurbet. Evet efendim, dinliyoruz:

1 yorum: