geçmiş zaman olur ki


Hikaye kısmı atlayıp olayın özünü okumak istersen burayı atlayıp, aşağıdaki kırmızı yazıdan devam et:
ilk defa kral tv'de canlı performans programında duymuştum.
ayrıntılar hafiften silinmiş gibi hafızamdan ama o zamanlar kendi evimde pek durmuyordum. ziyaretine gittiğim arkdaşımda birkaç gün misafir kalıyordum.
yine öyle evden kaçma günlerimden binirde, tv'de "ah memedim" isimli asker şarkısıyla hatırladığım zeynep vardı. zaplarken dikket etmemiştim. bir süre sonra 20 kadar kanal bitip tekrar aynı yeri geldiğinde ekrana çivilendim adeta. ilk defa duymama rağmen sanki yıllardır bildiğim bir şarkı gibi gelmişti bana kurşuni renkler..

öyle etkisinde kalmıştım ki, yaklaşık bir yıl kadar "ya ben bi şarkıyı çok sevmitim ama hiç birşey hatırlamıyorum" diyerek dolaştım durdum.
ilk ve uzun süre tek dinleyişimde şaşkınlıktan ve hayranlıktan ne not almak ne sözlerini bir kadarda tutmak aklıma gelmemişti.

sonra bir gün, göksel'in bir albümünde buldum bu şarkıyı. uzunca bir süre hep listemdeydi hiç sıkılmadan dinlerdim. derken "bir şeyler değişmeli artık hayatımda" diye düşündüğüm günlerin birinde üretim hatası olduğunu bozulduğunda öğrendiğim harddiskimin ölmesiyle kaybettiğim ve belki de kaderin ufak bir dokunuşla, dijital ortamda kayıtlı tüm geçmişimi sildiği kara bir cumartesi gününde bu şarkıyı da hayatımdan çıkarmıştım.

gerçi o zamanlar, 4gb flash diske ubuntu kurarak göçebe bir hayat sürüyordum ve henüz yasaklanmamış youtube'dan ara sıra dinlesem de eski tadı vermiyordu.
sezen aksu bu şarkıyı onno tunçun vefatından sonra uzunca bir süre söylememiş. şöyle bir bölüm aktarayım size:
“Kurşuni Renkler”, Sezen Aksu’nun hem gizli kalmış hem de efsane olmuş parçalarından biri. Aslında bir Sezen-Onno ortak çalışması ve ilk olarak 1985 yılında Şan Tiyatrosu’ndaki “Sezen Aksu Söylüyor” müzikalinde söylenmiş.
“Yok olmaz, erken daha, biraz geç kalın ne olur / Hiç hazır değilim henüz / Ne olur baharlarımı bırakın bir sür
e daha / Tanıdık değil bana güz...” gibi sözleri var ki bir durup yutkunuyor insan.
Bu kıymeti dinlendikçe anlaşılan şarkının neden hiçbir Sezen Aksu albümünde yer almadığı bilinmiyor... Bilinen o ki, 1996’da Onno Tunç’un vakitsiz gidişiyle iyice hüzünlü hale gelen parçayı gün yüzüne çıkarmak 1997 yılında Göksel’e nasip olmuştu. Rivayete göre o da küçük bir kız olarak Şan Tiyatrosu’nda dinleyip gönül vermiş “Kurşuni Renkler”e.
Neticede bugüne kadar Sezen Aksu’dan a
ncak birkaç konserde canlı olarak dinlenebilen “Kurşuni Renkler”, elimizdeki albümün en kıymetli parçalarından biri.

25 yıllık şarkı:

bu alıntı işin haber veya belki de kiminde göre magazin(s)el* boyutu. uzun sözün kısası, ben bugün bu şarkıyı yeniden çıkardım kilitli sandıklarımdan, hala sapasağlam duran asma kilitlerini kırarak.
aslında hayatımı kolaylaştırmak için kendimi sınırlamak maksadıyla koyduğum saçma kurallardan biriydi diye düşünüyordum. sonra neden saçma bir kural olmadığını yaşayarak anladım. mızraklılara kafadan dalan süvari gibiyim şimdi..

bu yazının başlığı "aziz okurum/ sevgili takipçim/dostum, ben bugun bi bok yedim" olmalıydı. daha fazla devam etmek istemiyorum, zaten aklımdakileri bi türlü söyleyemedim, etrafında döndüm durdum asıl meselenin.

defalarca yazıp sildim bu satırı ama uzatmayayım. özetle: düzen değişiyor ama düzülen hep aynı kalıyor.aklınıza mukayet olun, akıllı olun. yıllar geçtikten sonra "vay be, falanca filanca kendini hiçbir şeye üzme demişti fi tarihinde, gerçekten de haklıymış... nerden biliyomuş acaba bu adam bunları" demeyin benim gibi.

*fransız dil kurumuna soralım da söylesinler magazinel mi magazinsel mi doğru türkçe'de(!)? -sel eki fransızca değilse orasına ben karışmam, onu da siz öğrenin, sonra söylersiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder